9 Ağustos 2008 Cumartesi

ucuncu dunya savasi turkiye'den cikabilir

fransiz le monde gazetesinde yayimlanan bu yaziyi paylasmak istedim hayli ilginc ve kismen objektif
Ucuncu Dunya Savasi, Turkiye'den cikabilir...Turkiye, son ve buyuk bir hesaplasmaya dogru gidiyor. Bu ulke korkuldugu gibi irka ya da dine dayali bir bolunme yasamadi.Daha korkunc ve daha temel bir bolunmeyle sakatlandi. Cumhuriyet boyunca suren 'kulturel bolunme' artikiyice keskinlesti. Simdi bir yanda, ayakkabilarini sokak kapisinin onunde cikaran, kadinlarinin basini orttugu,erkeklerinin sokaga pijamayla da cikabildigi, erkek cocuklarinin kahveye gittigi,kizlarinin tam bir baski altinda yasadigi, turkuyle arabesk arasi bir muzikten hoslanan,belki de hic kitap okumamis, hic dansetmemis, hic kari koca birlikte lokantaya gitmemis,hic tiyatro seyretmemis, evlerinde floresan lamba yakan, iyi egitim alamamis,dini inanclari kuvvetli kalabalik bir kitle var. Diger yanda ise kiz lisesiyle Robert Kolej yelpazesinde egitim gormus, bir dugun salonunda ya da kolej partisinde dansetmis, sinemaya giden,cok fazla olmasa da kitap okumus, muzik zevki pop sarkilarla klasik muzik arasinda dolasan,evi nispeten daha zevkli dosenmis, kizlarin flortune izin verilmese bile goz yumulan,Allah'a inanan ama ibadete pek aldirmayan, kadinlarinin basini ortmedigi, Sarabin kalitesinden pek anlamasa da kadin erkek bir arada gidilen bir gezmede icki de icmis, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kiyasla cok gelismis hisseden, entelektuel duzeyi cok yuksek olmasa da okumus yazmis,Bati standartlarina yakin bir grup var. Bu iki grubun yasam tarzi birbirinden kopuk. Onlari, Bati'daki siniflar arasinda ortak bir zevk yaratan kilise muzigi, dini resimler, Incil'in sinemalara bile yansimis hikayeleri gibi birlestirecek kulturel bir zemin yok. Hayatlari, zevkleri, inanislari birbirinden farkli. Hatta birbirine dusmanca. Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmis, asagilanmis, itilip kakilmis. Simdi bu grup siyasal olarak orgutlendi. Kalabaliklar. Ve her secimi kazanacak siyasi bir gucleri var artik. Ikinci grup ise azinlikta. Ve artik bir daha secim kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya cikiyor. Daha Batili olan 'ikinci grup', Bati'nin siyasi degerlerini kabul ederse bir daha asla iktidari elegeciremeyecegini bildigi icin Bati'ya ve Bati'nindemokratik degerlerine dusman oluyor. Yasam tarzi olarak Bati'ya dusman olan kesim ise iktidari ancak Bati'nin kriterlerini kabul ederek elegecirebilecegini bildigi icin Bati'yla iliskilerigelistirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor. Bu kulturel parcalanmada 'ordu' onemli bir role sahip. Eger, birinci grubu desteklerse ve Bati'nindemokrasisi burada kabul gorurse, ordu da iktidarinikaybedecek. Aslinda birinci grubun cocuklarindan olusan ordu, kendi iktidarini surdurebilmek icin, kendisine benzemeyen ikinci grupla isbirligi yapiyor. Biranlamda kendi koklerine ihanet ediyor. Bu iki grup siyasi iktidar icin son kez carpismakuzere hareketlenmis gozukuyorlar. Birinci grup ekonomik olarak da guclu artik, Anadolu'da uretim yapiyor, 'devletle' arasi iyiolmadigi icin malini dis dunyaya satiyor. Parakazaniyor. Siyasi orgutunu destekliyor. Ikinci grup parasal guc olarak da kuvvetli degil. Dis dunyayla is yapan, disardan borclanan buyuk burjuvazi, Turkiye'nin ancak demokrasiylenormallesebilecegine inanan entelektuel kesim,devletin yapisinin degismesi ve dunyayla butunlesmesigerektigini dusunen bir grup burokrat, birinci grubun destekcileri. Yargi, ordu, burokrasinin onemli bir kismi ikincigrubun arkasinda. Ikinci grup, siyasetle, demokrasiyle iktidari elindetutmasinin mumkun olmadigini kavradigindan simdisiyaset ve demokrasi disinda bir cozumun pesinde. Cumhurbaskani secimi kavganin keskinligini ve ikitarafin niyetlerini acikca ortaya koydu. Ordu destekli ikinci grup artik secim de istemiyor. Ve darbe soylentileri gittikce artiyor. Cuntalardan soz ediliyor. Peki, darbe olursa ne olur? Yasam tarzi Bati'ya daha yakin olan grup orduylabirlikte iktidara gelir ve Bati'nin desteginikaybeder. Avrupa buna kesinlikle karsi cikar. Amerika her zamanki pragmatizmiyle, Kuzey Irak ve Ortadogu politikalarini desteklemesi karsiligindadarbeyi kabullenebilir aslinda. Ama Amerika'nin onundede ciddi bir engel var. 'Demokrasi getirecegim' diyeIrak'i isgal eden bir ulke, dunyaya ve kendi kamuoyuna Turkiye'deki 'darbeyi' niye desteklediginiaciklayamaz. Ve Irak faciasindan sonra ikinci bir'zorlamayi' gerceklestirecek gucu yok. Istese deistemese de darbeye karsi cikacak. Silahini ve parasini Bati'dan alan bir ordu ve ulke, Bati'dan koptugunda ne yapacak? Sanirim uzun zamandir bunu dusunuyorlar ve korkarimbunun cevabini buldular. Turkiye'de darbe olursa, tarihte bugune kadar hic gerceklesmemis yeni bir olusumla karsilasacak dunya. Turkiye, olasi bir darbeden sonra, Rusya ve Iran'laortaklik kurmak isteyecek. Silahi, enerjiyi ve parayi bu iki ulkeden alacak. Rusya'yla Iran'in elindeki dogal gaz, petrol ve nukleer guc, Turkiye'yi bir sureligine de olsa ayakta tutmaya yeter. Ama Rusya, Turkiye, Iran bloku dunyanin butundengelerini degistirir. Ortadogu'nun kontrolunu tumuyle ele gecirir. Avrupa'yi kucuk kitasina hapseder. Kafkaslar'i, Afganistan'i, Pakistan'i kendi gucune katar. Musluman dunyayla yakin bir iliski kurar. Petrol kaynaklarina egemen olur. Cin'le isbirligi yapabilir. Bu gelisme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya'danolusan 'Bati'nin dunyadaki etkinligini inanilmaz bir bicimde azaltir. Yeni blok asker, enerji ve para acisindan cokguclenir. Boylece, Turkiye'deki catlama dunyada buyuk bircatlamaya yol acar. Eger Ucuncu Dunya Savasi cikacaksa, sanirim, bucatlamadan cikar. 'Asla boyle bir sey olmaz' diyebilirsiniz. .. Niyeolmayacagina dair elinizde cok kuvvetli veriler varsa,soyleyin. Ama, ya olursa... Ki bana cok mumkun geliyor. O zaman ne yapacaksiniz? Bugun Turkiye'de kamplasan ve bolunen insanlarin da... Turkiye'yi Avrupa disina itmeye calisan, eski birimparatorluk olmanin bir yaniyla cok gorkemli, biryaniyla cok zayif mirasina sahip olan bir ulkeye kustahca davranan, isbirligi yerine 'basogretmenlik' yapmaya kalkan Avrupa'nin da... Turkiye politikasinda 'ikili' oynayip, kurnazlikettigini sanan Amerika'nin da... Bu senaryoyu bir dusunmesini isterim dogrusu. Turkiye'de yaklastigi gorulen kanli bir catismanin butun dunyayi yakmasi sandiginiz kadar uzak birihtimal degil. Hic unutmayin ki ilk dunya savasi tek bir tabancaninpatlamasiyla baslamisti.

17 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne ilginç, ne objektif. İğrenç. Zekasız. Ne sosyolojiden ne tarihten anlayan, küçük burjuvazinin değer dediği değersizlikleriyle taşranın değer dediği değersizlikleri ikili karşıtlık biçiminde sununca iki karşıt ucu tanımladığını zanneden, cahilce, uzak, kültürsüz, sadece iktisadi ve o da herkesçe malum birkaç gerçek üzerinden kendi yaydığı bok kokusunu örtmeye çalışan bir yazı.

Bunu sevenler bunu da sevdi: İlk dünya savaşının bir tabanca patlamasıyla çıktığını zanneden yeniyetme okuryazar cahiller.

Zarpandit dedi ki...

anniehall a katılmakla beraber aslında tipik bir 'dısardanbakan'ın bunları görebilmesi cok olagan. bunun dısında ben de bir içerdenbakan oldugumu ıddia edemem. Fakat tarih anlayışı denen şey asıl böyle bir yazının yazılmasında etkılı olmalıydı diye dusunuyorm zira bu ülkenin geçmişi şu an olanların anlaşılması ıcın yeterlıydı.
'köylü'lüğün nerden geldıgını, batılı dusuncenın turkıyede nasıl anlasıldıgını, chp nın kendını nasıl bır 'sol' partı olarak gördüğünü, demokrasının turkıyede ne anlama geldıgını, nasıl devlete bagımlı bır dın kurumu oldugunu ve bunların nedenlerını..

dediğim gibi katılıyorum, kesinlikle bu başlık ve içeriğe göre fazlasıyla eksık bir kafa yapısı, bilgi, anlayış, bakışaçısı sahibi bir metin oldugu kanaatindeyim. ölümüne objektif. fakat bizim genel olarak objektiviteden beklentimizi karşılıyor, her okudugunu, her gordugunu oldugu gıbı ve insancıl dusundugumuz insanlar oldugumuz ve içeriden baktıgımız için.

"küçük burjuvazinin değer dediği değersizlikleriyle taşranın değer dediği değersizlikleri ikili karşıtlık biçiminde sununca iki karşıt ucu tanımladığını zanneden"
>takdire şayan

Adsız dedi ki...

Hayır, zaten olay tam da yazının anlamaya değer bi tarafı var mı diye düşünürken son cümlesiyle kendini katletmiş.İlk dünya savaşının tek bir tabanca kurşunuyla çıktığına inanan zihniyetlereve onun gibilere sadece gülüyorum...Yazının saçmalıktan ibaret olduğunu düşünüyorum,saygılar:))

augustusozan dedi ki...

yazıyı okuduumda ben de ılk tepkı olarak bunu verdım hatta batının sabıt ve degısmıyen en dogru oldugu bılıncıyle yazmıs olmasına ragmen kısmende olsa yansız yazmaya calıstıgını ınkar edemem mıllıyetcı olmaktan uzak nadıren de olsa kendını sorgular bı tavrı var bence tepkısel yaklasmak yerıne de bu yazıyı daha analız ederek okumak daha yararcı olucaktır tarafımıdan sonucta le monde gıbı bı gazatedekı yazarın bunları dusunuyo olması kı bu gazetenın avrupanın her yerıne dagıtımının oldugunu dusunursek bence genel goru olarak sosyolojık fıkırlerıne bakabılırıs ınsanların

Adsız dedi ki...

Puff!...Sanırım yazı kendi kendini yemiş bitirmiş. O kadar yanlış var ki düzeltmek için yeni bir yazı yazılır. Açıkcası yazarın adını merak ediyorum birde daha önceki yazılarını. Belki o zaman kültür düzeyi, bakış açısı ve görüşleri hakkında detaylı bir eleştiri yapabilirim. Fakat diğer yorumlara katılmakla beraber onlar kadar sert davranmayacağım yazara. Yalnızca ülkeler dünyada nam salmış turistik şehirlerine göre değerlendirilmez. Ülkemizi sadece İstanbuldan ibaret olarak sananların yazdığı bir yazı. Buna benzer birçok yazı okudum ben İngiliz ve Amerikan gazetelerinde. Sık sık buna benzer şeyler görüyorum. Malesef bizi tanıyamamış aslında bizi hiç bilmiyor yalnızca diğer dış basını takip etmiş ona göre yazmış gibi. Yazar aynanın karşısına geçtiğinde yalnızca gözlerini görüyor gibi. Yazara bulunduğu kurumu rezil ettiği için Le Monde'da da böyle bir yazar barındırdığı için yazıklar olsun. Bu yazının bir faydası olur o da kendimizi bu yazılanlara göre anlatabiliriz Avrupa'ya eğer tabi onlarda böyle sanıyorsa...Birde üçüncü dünya savaşı çıkarsa kutuplarda çıkar...

Zarpandit dedi ki...

kutuplar? :)))

augustusozan dedi ki...

ay bu yazilar olsunlar bilmemneler tepki dolu diil de analiz etsek yaziyi yargilidiil yada kas catarak diil daha donuk suratla cevap versek bence blog yapmak istedigiine daha yakin olur bence bununla birlikte bu bi avrupa gazetesinin turkiye gorusu bu bi veridir ve degerlendirilmlidir bence soylenmenin bize kattigi biseyin oldugunu dusunmuyorum

Adsız dedi ki...

Zarpandit hanım dış basından veya dünyadan ne kadar haberdarsınız bilmiyorum ama kutuplar meselesi özellikle kuzey kutup bölgesinde devletler arası büyük bir çıkar çatışması var. Küresel ısınmadan dolayı eriyen buzullar yeni bir ticaret yolları oluşturuyor. Ayrıca orada eriyen buzların altında yatan yeraltı zenginlikleride paha biçilmez nitelikte ki en başta orada kara elmas olan petrol yatakları var. Ve ABD, Rusya ve AB birbirini yemekte çünkü kim sahip o bölgeye bilinmiyor. Hatta yeni siyasi haritalar çizilmeye bile başlandı. Hatta en son Durham Universitesi(İngiltere) yaptığı bir araştırma sonucu bir harita yayımladı. Haritayı http://www.dur.ac.uk/ibru/resources/arctic/ adresinden edinebilirsiniz eğer merak ediyorsanız bu konuyu. Augustusozan bey, yazıyı okuduktan sonra yorumları okuyunca sanırım o hırsla bunları yazdım, yazı biraz sinir bozucu ve saçma geldi birde. Bütün bunlardan dolayı beynim bulandı ve etrafı flu görüyor olabilirim. Tam olarak anlatmak istediğiniz şeyi sanırım yazarsanız biraz yani bize bahsettiğiniz şeyi siz yaparsanız belkide arkası çorap söküğü gibi gelecektir. Sonuçta birde ben burada yaşadığım için akvaryumun içindeyim, siz daha dışardan bakıyorsunuz olaya. Sanırım bizim göremediğimiz ama sizin gördüğünüz bir şeyler var, bizimle paylaşmaya ne dersiniz?

augustusozan dedi ki...

yorumun cok ta acik sozlu oldugunu dusunmemekle birlikte daha disardan aktigimi soliyemem fakat israrla tekrar liyorum bu yazi bi durus ve duuncedir avrupanin durusudur ve bu sekilde degerlenidrilmelidir ne kadar milliyetci ve ulkenizi korumaci yaklasirkµsak o kadar objektif ogelerden siyrilmis olurus fazla duygusal olmak yerine durumu icememek daha dgru olucaktir ama bu yonde bi fikir akisi henuz yorumlarin icinde yer aldigini dusunmuyorum

Adsız dedi ki...

Neden açık sözlü olduğunu düşünmediniz acaba oysa ki elimden geldiğince düşüncelerimi olduğu gibi aktarmaktayım. Sorun sizce nerede? Aslında ülkemizi korumak ya da milliyetçi tavırlar sergilemek değil buradaki yaklaşımım. Belki haklısınız bir bakışı anlatıyor ama açıkcası bu bakışın doğru yerleri pek görülmüyor. Şu var ki bu yazı yeniden yorumlanıp yazılabilir. Anlayamadığım belkide sizin istediğiniz şey; burada anlatılanları teker teker irdelemek mi ya da teker teker yanlışları düzeltmek mi? Daha öncede yazdığım gibi eğer bu yapılırsa tamamen yeni bir yazı olur. Şu var ki örneğin yazının ilk satırlarında bahsedilen dine ya da ırka dayalı bir bölünme yaşanmadı diyor yazar. Fakat kürtlerin dışlanması ve buna bağlı terörizmin sanırım farkında değil, dine bağlı bölünme ise zaten nüfusunun %99'u müslüman olan bir ülkede beklenemez sanırım. Ama daha önce Demokrat Parti zamanında yapılanlar belkide din düşmanlığını getirdi bu da ayrı. Din konusunda olabilecek ayrıklık ki bundan mı bahsediyor bilemiyorum ama belki mezhep ayrılığı olabilir ki bu da mevcut. Alevilerin duruşu bunu örneklendirir nitelikte. Kültürel bölünme kısmı ise tam bir fiyasko çünkü farklı kültürlerden gelen insanlar olarak böyle bir şey düşünülemez. Bahsedilen şey büyük şehirlerde yaşanan şeyler. Parayı elinde tutanlar her zaman için belli bir görgüye ya da eğitime (ama kültüre değil) sahip oldukları için ve modern diye tabir edilen eğitimin batıda olduğu düşünüldüğü için ve malesef ki yapmakla yapıyormuş gibi yapmanın farkında olmayan insanların düştüğü durum. Özenmek paranın getirdiği uçsuz bucaksız sahip olabilme dürtüsü ve aç gözlülük diğer tarafı besleyen duygular. Yani o kadar basit geliyor ki anlatamam şu an açıkcası İstanbul'a gelmiş ve bir Fatih semtini birde Nişantaşını gezmiş sonra bundan kültürel bölünme diye bir şey çıkarmış ve bunun üstüne yazı yazmış. Dahası var ki bunu New York'a gidipde yapabilirdi. Orada da acaba aynı fikre ve görüşemi sahip olacaktı aynı şekilde mi yazacaktı elbette hayır neden çünkü ABD kendini başka bir şekilde yansıtıyor dünyaya. Biz ise kendimizi başka şekilde. Şimdilik devam etmiyorum. Sanırım istediğiniz yorum bu yönde yoksa değil mi?

Zarpandit dedi ki...

"yazi bi durus ve duuncedir avrupanin durusudur ve bu sekilde degerlenidrilmelidir ne kadar milliyetci ve ulkenizi korumaci yaklasirkµsak o kadar objektif ogelerden siyrilmis olurus fazla duygusal olmak yerine durumu icememek daha dgru olucaktir ama bu yonde bi fikir akisi henuz yorumlarin icinde yer aldigini dusunmuyorum"

lutfen bana turk mıllıyetcısı muamelesı yapmayıve le monde gazetesını ve sayın gazetecıyı korumayı kesebılır mıyız :)) zira konuya tamamen sosyolojık yaklasmaya calısıyorum. cok dısardan bakarak bu varılan sonuclara varılabılır ancak. fakat demem odur kı bır gazetecı eger ısınde ıyıyse, ispanya veya macaristan ile ılgıli de yazıyorsa, o ulkenın tarıhını, yapısını, sosyaekonomık zamazıngolarını bılmelıdır. bu makalede evet, bu herıf herseyden habersız, üzgünüm ama bu yazdıklarını ancak hitler fılan soyleyebılırdı herhalde. bu kadar agır mevzular konusuyorsak lutfen bırazcık derın dusunelım.

kutuplara cevap ıcın teşekkur ederım ve evet yabancı basından haberdar olsam da kutuplarla ılgılı bı fıkrım yoktu ve o gercek bı soruydu.

Adsız dedi ki...

Rica ederim Zarpandit hanım. Bu aralar çok fazla rast geldiği için sanırım dış basından haberiniz olmadığı düşüncesi geldi. Belkide gözünüzden kaçmıştır. Sorunun yanındaki gülümsemeler dalga geçiyormuş duygusu yarattı bende. Bu yüzden biraz katı olmuş olabilir yorumum. Kusuruma bakmayın gülümsemelerin kurbanı oldum ve yanlış anladım...

augustusozan dedi ki...

yazarin dis basindan habersiz olmasi yada konuya hakim olamamasi ssylojik bi veridir bu da dusundurucu bence bu yazi kismnde lsa varolusunun cvabini buldu

Zarpandit dedi ki...

gugıl girişini yapamayan "mertata" adına..


Yazarın tespitleri oldukça yerli yerinde ancak, değinilen konuların basit bir kaç uzlaşma bombası ile çözümlenebildiği yakın günlerde zaten gözlemlenebilir durumda önünüze serildi. Üçüncü dünya savaşının, bosna da çıktığı konusunda düşüncesi olan da sanırım yok aranızda. Oysa biraz savaş tarihi ve ekonomi politik okuyan arkadaşlarımız, dünyada değişsen dengeleri dikkatlice gözlemleyebilselerdi, alçak yoğunluklu bir savaşın zaten balkanlarda geçmişte ateşlendiğini, aralıklarla da orta doğu ve kafkaslara yayıldığını gözlemleyebilirler.
İkinci dünya savaşının zalimce bitirilmesinin ardından, almanya mirasının batılı devletler ve Rusya' ya teknoloji olarak akmasından sonra, ortaya çıkan 2,5 kutuplu dünya siyasi arenasında, 2010 yılına doğru daha keskin 3lü ve dörtlü kutuplaşmalara şahit olacaksınız. Abd 'nin nato aracılığı ile elde AB üzerinde kurmuş olduğu askeri baskıyı AB, sanırım yakın zamanda AB- Rusya yakınlaşması ile oldukça yumuşatmaya çalışacak. Savaşı beklemek yerine savaşı gözlemlemeyi deneyiniz,
Sevgiler..

Adsız dedi ki...

"gugıl girişini yapamayan 'mertata' adlı kişiye...

Aslında insanların takıldığı Bosna meselesi değildi sanırım yanlış anladınız. Yazarı mantıklı bulan birinin ortaya çıkması ise beni sevindirdi çünkü boşuna yazılmış olacaktı yazı. En azından yazar adına sevindirici. Balkanlardaki savaş ortadoğuyu etkilediğini pek söyleyemem açıkcası çünkü arada derin farklar var. Kafkaslardaki durum ise apayrı. AB'nin zenginliği konusunda ise açıkcası büyük tereddütlerim var sanırım siz daha olumlu düşünüyorsunuz çünkü takip ettiğim kadarı ile ekonomik durumları savaş ekonomisinden gelen para değil ve ortada pek bir mirasda yok...(Kaynak: http://www.euractiv.com/en/HomePage ) Meydana gelecek bir savaşın 3 kutuplu olması ise hayal ürünü çünkü hiçbir zaman çıkarlar bu kadar fazla değildir. Arada kararsız kalanlardan bahsetmiyorum elbette eğer onları kutup olarak görüyorsanız... ABD ile AB arasındaki ilişki ise tamamiyle yönlendirilmiş bir görüş bana kalırsa. Savaş zaten sürekli Dünya'nın belirli bölgelerinde gerçekleşiyor ama büyük bir dünya savaşı hayal ediyorsanız bence tam içindesiniz.
Saygılar...

sevdalı bulut dedi ki...

yukarıdaki tartışmlaarı yazıdan önce okuyanlar yazının koca bir "zırva" olduğunu sanacak. ama hiç de öyle değil. evet biraz uzaktan bakmış, birkaç klişe üzerinden bir karşılaştırma yapmış, ama aynı karşılaştırmayı Türkiye'de yapanlar yürekli gazeteci olmuyorlar mı? birinci grupta tanımlanan kişiler tam da Bekir Coşkun'un "göbeğini kaşıyan adam"ı ikinci gruptakiler de Türkan Saylan'ın yüksek beğeni sahibi cumhuriyet kızları değil mi?

Şu konuda herkelse hemfikir olabilirim, yanlış bilgilendirme ya da üstten bakıştan çok yazıya sinmiş bir "oh olsun" havası var. sanki yazar bıyık altından kıs kıs gülüyor olan bitene. açıkcası bu konuda da haksız sayılmaz, ben olsam ben de gülerdim Cumhurbaşkanlığı Köşkünde türbanlı bir first lady otururken türbanı yasaklamayı memleket onuru saymış bir ülkenin zavallı haline :)

Adsız dedi ki...

Yazar rüyalar aleminde yaşıyor ve bir grup insanı bir bütün gibi görmek yanıltıcı bana kalırsa. Sanırım artık bu kadarını yapabiliyoruz. Bence daha ileri gidilmediğine şükretmelisiniz. Bu arada first lady pek ortalıkta gözükmüyor dikkatinizi çekti mi?