13 Mart 2008 Perşembe


uzun zamandır siteye yazamıyorum. bunun sebeplerinden biri okulla, derslerle ve kitaplarımla son zamanlarda hıc olmadıgım kadar ıcli dışlı olmaya başlamamken, bir diğrei de bu içli dışlı olma durumundan doğan "sosyal aktivite" başlığı altında hayatımın bir kısmı.
gecen haftalarda dtcf de cıkan "taşlı-sopalı" kavgadan sonra zaten bir gıdım olan sosyal aktivitelerimizin "durmuş" olması, yeni kurdugumuz "antropoloji toplulugu" ve ufaktan dahıl olmaya başladıgım "dtcf fikir klübü" nün özünü, çalışma şartlarını, aktivitelerini derinlerden bir yerden etkileme halinde. tabiiki bu karar sayın dişi "öpücük" dekanımızın bitmez tukenmez korkularından kökünü almakta(dekanlığı dekanlığa şikayet etmek istiyoruz!).
cici bir film gösterimine limon sıkan; ne düşündüğünüze bakmadan sadece "fikir"'in önemli olduğu, gerçekten sahane insanların başını çektiği şahane bir topluluğu duyunca tüylerinin ürperdiği iddia edilen dekanlık şahsiyetleri okulda olup bitenlerin farkında olsalar, bu durum kimsenin umrunda olmazdı, eminim.
tabii "saygın" fakültemizin insanlarının duyarlılık seviyesi yerlerde süründüğü için de butun bu durumlarla karşı karşıyayız aslında zira bütün beyaz şovlara makinalara, hede hödö gezilerine höberey diye girişen insanlar fikrini söyle diyince susarlarsa zaten başta da belirttiğim gibi "saygın" bir üne sahip fakültemiz bu hiç bir işe yaramayan protestolarını bırakamayacaktır. okulumuzda "sol'un kalesi" denilen küçük çardağımıza girmeye korkan, aman ben gelmiyim diyen insanları anlamakta da çektiğim güçlük hat safhalarda. ben solcu diye adlandıramam kendimi orası ayrı,hiç bir sistemin ve düşünce şeklinin problemlerini yadsıyamayan biri olarak kendime solcu sağcı ataturkcü (ki bunun artık herşeyden kopan ve gıttıkce uzaklasan bır kavram oldugunu dusunuyorum) veya -ve hatta anarşist bile diyemem. hele ki sosyalist, hayır. maalesef. keşke olabilsem.
herneyse soylemek istediğim bu degıldı aslında, yazdıklarımı sılmek ıstemedıgımı de goz onunde bulundurursak, son cumlelerımı yazmaya hazırlanmalıyım.

dolayısıyla, en yakın arkadaslarımızın ön saflarda kafalarına her an taşlar yiyebileceklerinden korkarken, düşündüğüm, taii ki isteklerin bu şekilde aktarılması değildi. sosyalist,"komünist",solcunun silahı kafasıdır. en azından oyle olmalıdır kanımca. savaş elverdiğince en azından.
fakat öyle bir durumda, bir topluluktaki -hadi şuna cemaat diyelim- insanların sosyal aktivitelerini, paylaşımlarını, fikri etkileşimlerini durdurmaya çalışır, kafalarının içindeki sesi bastırmaya çalışır, sözü hep aynı insanlara bırakırsan "kafa"nın silah olmasını engellemiş, merdiven taşlarını araya sokmuş olursun. diyecegım şudur ki, bizi izleyen ey milyonlar ve sayın değerli "öpücük" dekan hanımefendü, rahat bırak ulan insanları!