12 Şubat 2008 Salı

turk sinemasında sorgulama devri


cok gec olsada ustunde konusmak ıstedığım herkesın de seyrettığını dusunduğum bu ıkı fılmı turk sıneması genıslığınde sorgulama geregı duydum ve basladım..

barda ve beyza nın kadınlarından sonra anladım kı artık turk sınemasında ıyı ve kotu nun keskın cızgılerle ayrılmadığı, gerceklıge yakın olma kaygısı gudulen fılmlerın yapılmaya basladığı hınt fılmlerı kadar ucuz olmadan kalıteyı yakalamaya calısan bı sınema dunyasına adım attı en sonunda turk sıneması. fakat konuları monotonlastıran bazı hususların olmadığını soylıyemıycem. bahsettıgım ıkı fılm ın de cok yaratıcı olduğunu dusunmuyorum yalnızca beyza nın kadınlarında ugrasılmıs barda ıcınse aynı seyı solemek mumkun değil. sadece ıslenen konu ıtıbarıyle aynılık goze carpıyo aynılıktan kastım ise ikisinin de iyi ve kotu gıbı kavramları sorgulamaya acık tutması kısmen de olsa,artık sarısınlar kotu esmerler ise iyi gibi bi fasizan tutumdan uzak olur gıbılerdi fakat sevimli tonton produktor denilen kapital dunyanın efendılerı seyırcı kullarının yuregıne ınmesınden korkucak kı bazen korkunc sonları gormelerını ıstemıyolar artık kalp carpıntılarını yada saglık sorunlarını mı dusunuyolar yoksa kendılerıne gore bı ahlaki sansur mu bu bılemıyorum fakat su sıralar turk sınemasının bu ıkı fılmle en azından ucundan da olsa dogville ın beynındekı kucucuk bı yerde olabılırıs umarım. bu kadar toplumcu konusmama ragmen para bende olsa yapıcaklarım sanırım herkesden daha fasızan olurdu. kendımı sorgulama rahatlıgıyla devam edıyorum:)
belırtığım gıbı fılmlerın ıkısınde de ıyı ve kotunun sorgusu ıyı yakalanabılirdı fakat kahraman polıs ,yada esas oglanın yapması gereken yukumlulukler olmasaydı ya da sınemayı hala sırket olmaktan zıyade aynı zamanda dunyanın kabul ettıgı sanat olarak goremıyoruz, goremedıgımız gıbı zaten sanatın ulkede ozgur oldugunu bılmedığımız gıbı sınemada adından bıle soz edemıyorus. buna ragmen nufuz cuzdanımda turk yazmasından kaynaklanan bı benımseme olucak kı kucuk te olsa, senaryolarında kı bazı aktarımlar hosuma gıttı acıkcası- kı emınım senarıstın soledığı ya da vermek ıstedığı benım gorduklerımın cok kucuk bı kısmıdır cunku sız hıc bı zaman sanat dedığımız olusuma yakın olanın olmuyo malesef en azından ben cok ca karsılasmadm soz sahıbı olanlarla (bu kıtlenın sıfatını ben koyduğuma gore tamamen benım gorumle sınırlı bu.....)evet turkıyede sınema artık senede 100 yada 120 fılm cekılen donemınde dııl aslında bu fılmlerı degerlı kılıyo ucuz komedıler harıc herkesın paradan sora dusunduğu begenılme kaygısını da elersek gerıye sanırım kısısel estetık kaygılar kalacaktır kı bu benım sınemada aradıgım dır. onumde bu kadar engel varken bulabılıceğımı ummuyordum ama sasırtıyo gene de dunya da bendne cok uzakta yasıyan cok ta kalabalık olmıyan bı topluluk sanırım benı av olarak secmıs olucakk kı benım begenmem ıcın fılm yapıyo yada kendı kaygıları ıste "bilinmiyen begeni" de de bahsettigim yerdeyım sımdı ben hollywood fılmlerının avı değil de bagımsızların avı mıyım sımdı? ne kadar farklı olma kaygısı ya da ozgurlukle ayrılmak ıstesem de baska bı grupta buluyoruz kendımızı, avliyan populer kultur mu yoksa zaten biz begendigimiz herseyde av oluyo muyuz da sucu mu ona atiyoruz? dagıttıgımın farkında olarak gene kapattım konuyu...

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Nicelik artarsa nitelikte artar diye düşündüğüm için bu tür şeylerin yapılması bence iyiye işaret olarak görüyorum.Filmleri izlemedim o yüzdende pek fazla yorum yapamayacağım ama bir dönem çok konuşulduğu için filmlere aşinayım.Popüler kültür adına yapılmış şeyleri dönemlerinde yapamadığım için böyle oluyor.Çokça bahsedildiği için o dönem onlara tarafsız yaklaşmadığımı düşünüyorum bu yüzden onları yapmıyorum genelde.Birde herkes konuşunca çok sıkıcı oluyor her yerde aynı şeyler dönüyor,çokça sıkılan biri olduğum içinde bu beni bunaltıyor.Tozlu raflarda yerlerini aldıklarında bu filmleri izleyebilirim sanırım.Farklı olma kaygısında bulunmak istemen acaba bir şey mi ispat etmek istiyor sorusunu aklıma getirdi ve seninde tahmin edebileceğin gibi kime,neden,niçin,niye sorularıyla devam etti.Zaten kimsenin bir başkası gibi olmadığı bu dünyada böyle bir arayışa girmen beni şaşırtıyor açıkcası.Belkide birilerine bir şey göstermek istiyorsundur bilemem.Seni zerre kadar tanımadan bunları yazmam belki seni rahatsız etmiş olabilir,bu açıdan rahatsız ettiysem özür dilerim sonuçta seni yargılamaya elbetteki hakkım yok ki tanısamda bence buna hakkım yok,sonuçta bu senin tercihin, yalnızca neden böyle bir seçim yaptın beni merak ettiren bu.Bunları söylemen için yazmıyorum,bunları söylememek en doğal hakkın.Genelde insanların hissettikleri ve düşünceleri hep beni cezbetmiştir çünkü farklı bakış açıları sağlamıştır hayatıma bu da farklı şeyler görebilmenin verdiği gereksiz mutluluk yaratmıştır bende,ne bilim işte hoşuma gidiyor.Yazıdan çok yazara yorum yaptım galiba.Belkide filmler hakkında yeterli bir bilgim olmadığından yazının orasına takılmış olabilirim.Bir şeyin avı olmak ve parçası olmak kadarda güzel bir şey yok aslında tabi insan onunla mutlu oluyorsa...

augustusozan dedi ki...

aslında farklı olma kaygısı nı yazdıımda tamamen bunu populer olanın dısında olanları gostermek ıcın yazmıstım yoksa farklı olmak tek olmak gıbı bı kaygım yok yeterınce narsıstım bunu bu kadar aptal ve acıkca dıle getırmem bu tamamıyle bı metafor nıtelıgı tasıyodu aslında sanırım benım uslubumun kapalı olusundan bu anlasıldı ama benım hakkımda yaargılara varmak yada ınsanlar hakkında yargılara varmaya hakkın tabıkı vardır kafanın ıcınde kuralları koyan otorıte sahıbı oan sensın benım hakkımda da dusuncelerını yazman hosuma gıder ne kadar kendımı gosterdıımı yazılarımdan ne kadar ne olduum nası anlasılıyo merak edıyorum acıkcası :)

Adsız dedi ki...

Şimdi daha iyi anladım sağol.Olanı görüp arkasındakini düşünmediğim için böyle bir yargıya vardım sanırım.Senin hakkında yazdıklarımda şunu anlatmak istemiştim; aslında seni değilde sanki farklı olma duygunu sorgular gibi davrandığımı düşünmüştüm ben.Genel olarak seninle ilgili düşüncelerimi yazıyorum, bazen satır aralarında da sıkışıyor olabilir.Ama bunları söylemen, daha açık ve belkide daha rahat yazmama neden olacaktır.Bu konuda tereddütlerim oluyor çünkü herkes senin gibi olmuyor ve gereksiz tartışmalar yaşanıyor.Kimseyi nedensiz yere üzmek istemem sonuçta birbirimiz için sanal karakterleriz ve gerçek olmayan bir dünyada yazıyoruz.

augustusozan dedi ki...

aslında yazdıklarınla kendıme yaklasma fırsatı buluyorum ben mutluyum yorumlarından :):)

Adsız dedi ki...

bende yazdıklarından ve aktardığın düşüncelerinden mutluyum:)

Cevval Portakal: dedi ki...

Barda'yı izleme imkanı bulmuştum, gayet etkileyiciydi bence. Yapması gerekeni çok iyi yapıyordu(sinema salonunu terkeden kız arkadaşınızın peşinden koşmanızı sağlayabiliyordu mesela). Fakat türk sinemasında henüz tutturulmuş bir yol, bir tarz, kendine özgü bir farklılık mevcut değil. Sürekli deniyoruz arıyoruz. Dünya sinemasından örnekleri kopyalıyoruz. Bir yapımda balkan sinemasına dönüyoruz, ardından Hollywood'u kopyalıyoruz arada bir Fransız oluyoruz, kafamıza estiğinde Güney Amerika'lıları andırıyoruz. Yerine göre bir kılıf seçiyoruz. Tahminimce uzun zaman içinde her defasında ufak bir parça eklenerek sonunda öyle bir bütün ortaya çıkarılacak ki, ilk karesini gören "bu türk filmi" diyebilecek(iğrenç oyunculuk ve kalitesizlik yüzünden değil, onu şimdi de diyebiliyoruz).
Bu bahsettiğimi biz görür müyüz, çocuklarımız görür mü, yerküre görür mü... orası bilinmez.

augustusozan dedi ki...

henuz korkularimiz ve guvensizliklerin oldugu bu ulkede ki bunca kafatasi milliyetciliginin esas sebebi budur buna bagli bana kalirsa fakat ben olusumdan en azindan deneyimlemelerinden memnunum zira dalinin de dedigi gibi dehai gibi gorun bi gun belki dahi olursun bu eksende bilinen filmleri tekrar uyarlamalarinin en azindan ozgun sinemaya gebe oldugunu soliyebilirim sanirim fakat barda konusunda ayni pozitif dusunceyi barindiramiyorum zira film sodomun 120 gunundeki siddet ogesine sahip fakat senaryonun verdigi yada gelmeye calistigi yerden cok uzak evet iyi ve kotu sorgulamasini biliyo ayni zamanda klasik hollywod sinemasi ekseninden cikamiyo esas oglan esas kiz ve kahramanliklari her zaman mevcut ne kadar iyi olan hakli olan gibi gorunenin aslinda kotu oldugunu temelinde gostersede esas oglan tartismasiz iyi bu bence dusundurucu eger deneyimliyosak seyirci mutlulugu hangi planda olmali sanirim soru bu ?? teekkur eferm yorum icin

Cevval Portakal: dedi ki...

Efendim, sanırım öncelikle sinemada kalite tanımını yapmamız gerekiyor. Bence sanatın bir çok dalında olduğu gibi sinemanın da kaliteli olması için gereken tek unsur gerçekçilik olarak kabul edilmemeli. Sanatın bir duyguyu yaşatabiliyor olması gerekir. Salt değer gerçekçilik olsa Picasso'dan haberdar olamazdık.
Sinema kötü ve iyiyi her zaman gerçekte olduğu gibi sorgulamak zorunda değildir. Öncelikle film bir stile sahip olmalıdır, bu stilin getirdikleri ile birlikte film içinde olabilecekler ve olamayacaklar belirlenmelidir, çizgi romanlar gibi. İyi süper kahramanın olduğu yerde katıksız kötü de olmak zorundadır, yakışanı estetiğe hitap edeni odur. Fakat hayatın en derin gerçekleri ile savaşarak ay sonunu getirmeye çalışan devlet memurunun karşısında duran bir kötü adam beynimizi afallatır, yaratılan görsel dünyaya uzaydan inmiş gibi gözükür. Film gerçekler ile ne kadar bağlantılı ise karakterlerin baskın özellikleri de buna göre belirlenmek zorundadır. A Clockwork Orange da Schindler's List de çok başarılı filmlerdir, fakat ikisini aynı kıstasları baz alarak değerlendiremeyiz.
Türk sinemasının stile sahip olmadığını söylemiştim. Aslında vardı, kısa sürede çekilen, birbirinin kopyası basit, ucuz filmlerden oluşmuş olmasına rağmen vardı. Fakat biz beğenmedik onları, beğenmemekte de haklıydık fakat kendi birikimimize de böyle yüz çevirmemeliydik. Fakir oğlanların, zengin kızların, kötü babaların öne çıktığı, kendi içinde barındırdığı klişeleri ile bir stil mevcutdu. Tarantino'nun son dönemlerde hasıl olan "b movie" hastalığı gibi kendi yapmış olduklarımıza yaratıcılığımızı ekliyor olmalıydık. Kendi stilimiz ile adım adım yol almamız gerekiyordu. Fakat biz eskiyi sildik, dışarıya baktık, beğendiğimizi kopyalamaya çalıştık, orjinalin sahip olduğu birikimin izlerini kopyamızda taşımamız mümkün olmadığından dolayı da ortaya abes sonuçlar çıkardık.

augustusozan dedi ki...

aradigimin gercekcilik oldugunu ima etmek istememistim solediklerinde hakli oldugunu bilerek benim solemek istedigim daha oncede bi cok kez belirtigim gibi fikir yada gecen duygudur zira iyi ve kotunun keskin ayrimindan kurtulma hali turk sinemasini daha kipirdiyabilir daha ozgur kilicaktir yani yillardir suregelen kaliplari kirmasi asil bahsetigimdi yoksa mulholand dr; gibi filmlerin acligini bende senin kadar duyuyorum ki sanatin gerceklikle sinirlanmasi beni gercekten rahatsiz eder ki bunu da daha onceki yazilarda hissetirdigimi dusunuyorum sadece turk sinemasinin gelisimde ki ilk basamagi belki bu olabilir belki hayati artik animationlarda bile guclukle gorulen iyiler ve kotuler siyahlar ve beyazlar cikmazindan ayirmak turk sinemasi icin ilk adim diye dusunuyorum yoksa turk sinemasindan benim su an icin beklentim gercekten buyuk diil en azindan producteurlerle elleri baglanmis sinemacilar icin